Pazaryerleri mi? Kendi eticaret sitem mi?
Pazaryerlerinin gücü mü? Yoksa özgürlüğün mü?
Aklında bir ticaret şekli var. Tecrübelerine, gözlemlerine, okuduklarına bağlı olarak bir fikrin var. Ticaret nasıl yapılır? Sende bu sorunun bazı cevapları var. Eminiz, çünkü buralara kadar gelip okuyorsun. Algın bu konuda açık. Bildiklerine, yeni bilgiler eklemek istiyorsun. Peki ticaret anlayışın bu soruya cevabı veriyor mu? Biz kendimize göre cevaplandırdık.
Pazaryerlerinin Gücü ve Eksik Noktaları
Evet, güçlüler. Ne için güçlüler biliyor musun? Ellerinde müthiş bir veri var. Müşteri reflekslerini, harcamalarını, hangi şehirde yaşadıklarını, ort. hangi yaşta olduklarına kadar her detayı veri bankalarında tutuyorlar. Bu da, senin ürününü doğru kişilere ulaştırmasına yardımcı oluyor. Doğru indirim kampanyaları düzenliyorlar. Takvimleri, hep müşteriler için şekilleniyor. Trendyol, Amazon, Hepsiburada, Alibaba Express gibi pazaryerlerinin kendilerine göre bir algoritmaları var. Bu algoritma, bir çalışma prensibi aslında. Bir ürünü müşteriye ulaştırma formüllerini her geçen gün geliştiriyorlar. Amazon, insansız hava araçları ile kargosunuz halletmeyi düşünürken, Trendyol ise uzun yıllardır kendi marka ürünleri ürettirip, satışını yapıyor. Kazançları her geçen gün daha da arttığı için , müthiş reklam bütçeleri ile tüketicinin önüne rahatlıkla çıkabiliyorlar. Profesyonel Operasyon Yönetimleri olduğu için, mevcut müşteriyi, büyük bir talihsizlik olmadığı sürece rakibe kaptırmıyorlar. Satın alma adetleri yüksek olduğu için birim maliyetleri de düşük olabiliyor. Bu da rekabette bir adım öne geçmesine neden oluyor.
Tabii bu sadece kendilerine göre güçlü noktaları. Sana uymayacak noktaları da olacaktır. En öncelikli kısım, ürününe ortak alıyorsun. %5-%40 arasında değişen satışta komisyon oranları ya da aylık ödemeler, ya da ilk girişe mahsus tahsil edilen ücretler. Açıkcası, ben girdim, ürünlerimi satacağım diyorsun ama ürün maliyetlerin, yukarı gitmeye başlıyor. Bu da başkaları ile rekabete girmenizde sizi zorlayabiliyor. Evet, her koşul, her satıcı için geçerli fakat eğer rakibiniz ürünlerini senden daha düşüğe mal ediyorsa senin önüne geçiyor.
Eticaret Sitem var Gerisi Boş
Gerçekten kulağa çok güzel geliyor ancak fazla küstah :) Şaka bir yana görüldüğü gibi değil. Evet, eticaret altyapısı satın aldın. Sen veya bir profesyonel, ürünlerinizi siteye ekledi, ödeme entegrasyonu, kargo entegrasyonu, SEO, SEM, UX, UI detaylarını tamamladın; ve satışa hazırsın. İlk günlerde yakın çevren hayırlı olsuna geldi. Peki ya daha sonrası. Satış yok değil mi? Hemen reklam vermen gerekiyor. Paralelde marka bilinirliğini arttırman gerekiyor. Tabii ki bunların hepsine bütçe gerekiyor. Bütçem var, satışıma neden komisyon ücreti ödüyorum diyorsan; o da bir formül. Ancak unutma ki, pazaryerlerinin müşteriye ulaşması her zaman senden daha iyi olacaktır.
Formül Basit, Açıklıyorum!
Her ikisi de. Ancak öyle böyle her ikisi de değil. Pazaryerlerinde olan senin vitrinin olmalı. Satış yaptıkça verdiğin komisyon ücretini bir reklam gideri olarak görmelisin. Tüm stoğu oraya koymak yerine, müşteriye devamı kendi sitemde algısını hissettirmelisin. Bunu da başarılı bir internet sitesi ve sosyal medya yönetimi olarak görmelisin. Çünkü diyelim ki, müşteri M beden tişört beğendi, almak istedi, pazaryerinde kalmamış. Ama çok beğenmiş, öyle böyle beğenmemiş, İlla ki bu tişört onun olmalıymış. Seni, Google’da aratmış. İlk sırada çıkmalısın. Instagram hesabın da ilk sayfada olmalı. Müşterinin sana olan güvenini kazanmalısın. Geldi sitene, ürünü buldu, satın aldı, sen de 3 günde ulaştırdın. Müşteri memnun, artık seni tanıdı, sen de bir müşteri kazandın. Nasıl kazandın, pazaryerinde kendini göstererek.